Rahman Suresi

 

Bismillahirrahmanirrahim

 

1- Ayet; Er rahman

Allah’u Teala’nın Rahman ismi ve bu ismin haiz olduğu sıfatları, kuvvetleri ve güçleri tüm kainatı kaplamıştır. Bu günkü bilimin, sırrını çözemediği Karanlık madde olarak bilinen ‘ki bu madde değildir’ Allah’u Teala’nın Rahman sıfatı ve ismidir. Karanlık enerji diye bilinen güç ise Allah’u Teala’nın Rahman isminin güç ve kudretidir. Rahman kainatın sonsuzluğunun her noktasında var olduğu gibi kainat içindeki evrenlerin her zerresinde de vardır.

Ama halindeyken Allah’u Teala’nın sayısız isim ve sıfatları Ama’da gizlidir. Kainatta hiçbir varlık yaratılmadığı için zuhura gelmemiştir. İlah, Zatından Zatına tecelli edince Ama’da ilk zuhur eden isim Allah ismidir. Allah ismi ile İlah her an yaratma halinde olduğu için ve her an yeni bir tecelli ile tecelli ettiği için kainatın tamamını ve içindeki her varlığı idare eden yaratılanları sınırsız muhtevasına alıp onları sevk ve idare eden dengede tutan belirli ölçü ve zamanlarda hareket ettiren ve kainatı genişleten İlahın, Rahman ismi ve sıfatıdır...

 
(Rahman 2.ayet)
 
Allamel Kuran

“ Kuran’ı öğretti.” (Rahman 2.ayet)


Allah’u Teala’nın Zatından Zatına tecellisinden sonra, nur bedendeki insanların tamamını Ademlerin zürriyetine yerleştirmeden önce huzurunda toplayıp, Rahman sıfatıyla Kuranı önce İnsanlara, daha sonra kainattaki tüm varlıklara yüklenebilecekleri kadar yüklemiştir. İşte bu ayette geçen “Kuran’ı öğretti” cümlesinin anlamı budur. Rahmanın arşa ve arşın içindeki tüm varlıklara istivası, aynı zamanda bu varlıklara Rahman tarafından Kuran’ın vahiy edilmesidir. Bu sebeple kainattaki canlı cansız her varlık görevinin icrasını Rahmandan öğrenmiştir Rahman en çok ayeti İnsana öğretmiştir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz buyurur ki:

“ İnsan ve Kuran ikizdir.”

İman etsin yada etmesin her insanın ve her varlığın aslı Kurandır ve O varlıklarda Rahman vardır.
 
 

 (Rahman 3.ayet)

Halekal insan ''

“ İnsanı yarattı.” (Rahman 3.ayet)


Allah’u Teala elest gününde nur bedendeki insanları, önce Adem’in bedenine zürriyet olarak yerleştirmiştir. Bu insanlara da Rahman istiva etmiştir. Her insan az önce bahsettiğimiz gibi vahyini almıştır. Daha sonra Adem bedeni Allah’u Teala’nın ol emriyle bir anda trilyonlarca Adem olarak zuhur emiştir. İkinci bir ol emriyle o trilyonlarca Adem’in bedenlerinden eşleri, bir anda o bedenlerden zuhur etmiştir. Çünkü “biz her şeyi çift çift yarattık.” ayeti gereği Adem ve eşinin tek olması mümkün değildir. Sonraki aşamalarda her Adem kendi sülbünün yerleşeceği cennetlere yerleşmiştir ve ardından cennet alemlerinden tekamül eden Ademler ve eşleri kendi nesillerini yayacakları gezegenlere indirilmiştir ve bu olay Allah katında her an tekrarlanmaktadır. Yani ilahın huzurunda her an elest hitabı, her an yeni âdemler ve eşlerinin yaratılması her an cennetlere indirilmesi ve her an gezegenlere indirilmesi devam etmektedir. Bu devinim Rahman suresinin 29. ayetinde anlatılmaktadır ve bu devinim Allah’u Teala’nın dilediği kadar sürecektir. Ayetlerden anlaşıldığına göre kainatın genel kıyametinde Allah’u Teala yaratma halini başka bir şekle döndürerek insanlık alemini yepyeni bedenlerle yaşayacağı cennetler ve cehennemlere yerleştirecektir. Ancak yine Rahman suresinin 29. ayeti gereği Allah’u Teala’nın her an bir şende yaratma hali devam etmektedir. Her şeninde yeni bir evren yaratır ve bu evrenlerin içini başta İnsan olmak üzere çeşitli galaksiler, gezegenler, yıldızlar ile donatır. Ve bu galaksiler içerisinde İnsan yaşamına uygun olarak yarattığı gezegenlere her an sayısız Adem gönderir. Allah dilediğini yapar. Bu konudaki birçok hadis-i şerif maalesef kitaplardan kaldırılmıştır. İnsanların nefsine hitap eden hadisler uydurulmuştur. İlim içeren hadisler gizli eller tarafından örtülmüştür. Ancak çok eski alimlerin kitaplarına geçmiş bazı hadisler vardır. Muhyiddin Arabî hazretlerinin Dürri meknun kitabında ademlerle ilgili şöyle bir hadisi şerif yer almaktadır:

“Hazret-i Ali (r.a) Resulullah’a Arş’ın ululuğundan sual sordu. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:

’ Ya Ali! Öyle ulu şeyden sual sordun ki. Ya Ali! Arşın üç yüz altmış bin ayağı vardır. Her ayağın arasında üç yüz altmış bin alem vardır. Her alemin içi meleklerle doludur. Onlar, Hak Teala’ya gece ve gündür istiğfar ederler. Sevabını Ebu Bekir’e Ömer’e ve Osman (r.a)’a bağışlarlar. Ya Ali! Yine üç yüz altmış bin alem vardır. üç yüz bin ayağının altında içi insan doludur. Hak Teala, onları sevmeyenlere lanet etmelerini emretmiştir.’”

Bu hadiste de anlaşıldığı gibi şu an var olan kainatımızda milyarlarca gezegende İnsan yaşamaktadır. Ve bu gezegenler çok çeşitli bitki ve hayvanlarla, denizlerle ve ırmaklarla tezyin edilmiştir. Ve bu ademlerin nesillerinde bizden teknik olarak bizden çok çok ileride ve geride olanlar mevcuttur...

Rahman Suresi7

Ves semae rafeaha ve vedaal mizan."
"(Rahman) kainatı genişletti ve (kainata ve içindekilere) denge koydu.

 

(Rahman suresi 9)

Ve ekıymul vezne bil kıstı ve la tuhsirul mizan;

Rahman suresinin 9. ayetine her ne kadar ”ölçüyü adaletle tutun eksik tartmayın” şeklinde manalandırılmışsa da yukarıdaki ayetlerde göklerin dengesinden bahseden ayetlerin manalarını tamamlamıyor bu ayetin Arapça orijinalinde “ekimul” kelimesi neticesi, sonu olmayan, sonsuz anlamına gelmektedir. Bu kelime sonsuz olan kainatı anlatmaktadır. Bu ayetin bir manası da şudur:

“ sonsuz kainatın içindeki varlıklara belirli ölçüler içerisinde ağırlıklar, düzen ve denge verdik.”

Bu ayet Allah’u Teala’nın kainatı ve içerisindekileri nasıl titiz bir yaratılışla düzenlediğinin delilidir. Aynı titiz yaradılış, düzen ve denge insanda da mevcuttur.


(Rahman Suresi 33.ayet)


"Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden
çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük 
bir güçle (sultan güç) çıkıp gidebilirsiniz."

 

Rahmân Suresi 
Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Errahmân(u) 

1. Er rahman

2. ‘Alleme-lkur-ân(e)

2. Kuran’ı öğretti. 

3. Ḣaleka-l-insân(e)

3. İnsanı yarattı. 

4. ‘Allemehu-lbeyân(e)

4. Rahman İnsana Kuran’ı açıklamayı öğretti. 

5. Eşşemsu velkameru bihusbân(in)

5. Güneş ve ay bir hesaba tabidir. 

6. Ve-nnecmu ve-şşeceru yescudân(i) 

6. (bütün) Yıldızlar ve şeceresi (yıldız soyları) Allah’a secde ederler.

7. Ve-ssemâe rafe’ahâ ve vada’a-lmîzân(e)

7. ve kainatı (semayı) yükseltti ve kainata denge koydu.

8. Ellâ tatġav fî-lmîzân(i)

8. Kainattaki dengeyi bozmayın. 

9. Ve akîmû-lvezne bilkisti velâ tuḣsirû-lmîzân(e)

9. sonsuz kainatın içindeki varlıklara belirli ölçüler içerisinde ağırlıklar, düzen ve denge verdik. 

       Rahman suresinin 9. ayetine her ne kadar ”ölçüyü adaletle tutun eksik tartmayın” şeklinde manalandırılmışsa da yukarıdaki ayetlerde göklerin dengesinden bahseden ayetlerin manalarını tamamlamıyor bu ayetin Arapça orijinalinde “ekimul” kelimesi neticesi, sonu olmayan, sonsuz anlamına gelmektedir. Bu kelime sonsuz olan kainatı anlatmaktadır.
       Bu ayet Allah’u Teala’nın kainatı ve içerisindekileri nasıl titiz bir yaratılışla düzenlediğinin delilidir. Aynı titiz yaradılış, düzen ve denge insanda da mevcuttur. 
 

10. Vel-arda veda’ahâ lil-enâm(i) 

10. Yeri,(dünya türü hayat olan gezegenler) canlılar için yaratmıştır.

11. Fîhâ fâkihetun ve-nnaḣlu żâtu-l-ekmâm(i)

11. orada meyveler çeşitli bitkiler yaratmıştır. 

12. Velhabbu żû-l’asfi ve-rrayhân(i)

12. yaprakları ve taneleri hoş kokan bitkiler vardır. 

13. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

13. sizler için yerleri ve gökleri yaratan ilk yaratılışta size adem şahsında her ilmi öğreten, yol gösteren, sizi düzenleyen, sizi dengeli kılan ve sizler için yeryüzünde sayısız nimetler yaratan Allah’ı yalanlayabilir misiniz 

14. Ḣaleka-l-insâne min salsâlin kelfeḣḣâr(i) 

14. Biz insanı İlahi heybetimizden övünerek yarattık.

         Tin suresini hatırlarsanız orada Allah’u Teala şöyle buyurur: “ incire, zeytine, sina dağına ve şu emin beldeye yemin ederim ki biz insanı en güzel takvim (yaratılış sıralamasıyla) yarattık”  işte Rahman suresinin 14. ayeti de bu manaya gelir.

İnsanı, Allah’u Teala (meleklere karşı) övüneceği zincirleme bir sırayla yaratmıştır. Bu yaratılış sıralaması nurdan hücreye 6 aşamadır. Buna “salsala” denir. Bu da İlahi kudrettir. “ salsalatul ceresin”  bir manası da yankılanarak tekrarlanan ol emridir. Bu şiddetli yankılar İnsanın tekrarlanan yaratılışı anlamına da gelir. Bazı alimler “salsala”yı şöyle açıklamışlardır: “ salsalatül cerez” İlahi kudrete ait sıfatın şiddetli bir şekilde görülmesidir. Bir başka manası da İlahi heybetin meydana çıkmasıdır. Allah’u Teala Bakara suresinin 30. ayetin de şöyle buyuruyor:” hatırla ki Rabbin meleklere: ben kainatta bir halife yaratacağım dedi.” İşte “ salsalatül cerez” Allah’u Tealanın ilahi heybeti İnsanın yaratılışından meydana çıkmıştır. Bu sebeple Allah meleklere insana ( ademe) secde edin demiştir ve Allah’u Teala meleklere karşı insanla övünmüştür. Bu ayetteki “min salsalin kel fahhari” cümlesinin bir manası da budur. İşte manalarda açığa çıkınca bu ayetin manası şöyle olur “ biz insanı İlahi heybetimizden övünerek yarattık.

 

15. Ve ḣaleka-lcânne min mâricin min nâr(in)

15. cinleri öz ateşten yarattı. 

 
          Yani cinleri bizim bildiğimiz enerjilerin ötesinde olan ışığın yoğunlaşmasından meydana getirdiği enerjiden yarattı.
 

16. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

16. sizler için yerleri ve gökleri yaratan ilk yaratılışta size adem şahsında her ilmi öğreten, yol gösteren, sizi düzenleyen, sizi dengeli kılan ve sizler için yeryüzünde sayısız nimetler yaratan Allah’ı yalanlayabilir misiniz 

 

17. Rabbu-lmeşrikayni ve rabbu-lmaġribeyn(i)

17. İki doğunun ve iki batının Rabbidir” 

          Bu ayeti kerime de iki doğu ve iki batı bir çok manaya gelir. Bu ayeti orjinalinden açarsak meali şöyledir:

          “ iki batının rabbidir iki doğunun Rabbidir.”

Bu ayetteki “iki” birden fazla anlamına gelir. Sadece “iki” anlamında değildir. Saffat suresinin 5. ayetinde Allah’u Teala şöyle buyuruyor:

“Allah kainatın ve içindekilerin Rabbidir ve bütün doğuların Rabbidir.” Bu ayette anlaşılıyor ki Allah’u Teala sayısız doğunun ve sayısız batının Rabbidir. Bu ayetin bir anlamı da şudur: kainat içerisinde olan insanların yaşadıkları sayısız gezegenlere işaret eder çünkü bu gezegenlerde hayat için güneş lazımdır. Bu sebeple her gezegende muhakkak doğular ve batılar olacaktır. Başka bir anlamı insanın 6 aşamalı yaratılışında gizlidir. İnsanın ilk yaratıldığı hali nurdur ki bu ilk doğusudur. Nurdan batar enerjiden doğar, enerjiden batar balçıkta (atom elemanlarını meydana getiren en küçük yapı taşıdır.) doğar, balçıktan batar atomda doğar, atomda batar molekülde doğar, molekülde batar hücrede doğar, hücreler toplanıp anne rahminde bir çiğnem et parçası olur bu da hücreden batış beden alemine doğuştur. Bir başka manası; insanın batınen Allah bilincine yükselirken cehaletten batar ilimde doğar. Bu halde yükseldiği her manevi basamak batılar ve doğulardır. Bir manası da şöyledir, insan bir dünyada batar başka bir dünyada doğar ve bu da Zümer suresinde açıklayacağımız gibi 16 defa tekrarlanır. Bu hal reenkarnasyon değildir ayrı ayrı gezegenlerdeki İnsanın tekamülüdür. Bu süreçte insanlara ve kainata bunları öğreten Rabbimizdir. Bu manada Rabbimiz, sayısız doğunun ve batının Rabbidir.

18. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

18. sizler için yerleri ve gökleri yaratan ilk yaratılışta size adem şahsında her ilmi öğreten, yol gösteren, sizi düzenleyen, sizi dengeli kılan ve sizler için yeryüzünde sayısız nimetler yaratan Allah’ı yalanlayabilir misiniz 

19. Merace-lbahrayni yeltekiyân(i) 

19. İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.

20. Beynehumâ berzeḣun lâ yebġiyân(i) 

20. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar

21. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

21sizler için yerleri ve gökleri yaratan ilk yaratılışta size adem şahsında her ilmi öğreten, yol gösteren, sizi düzenleyen, sizi dengeli kılan ve sizler için yeryüzünde sayısız nimetler yaratan Allah’ı yalanlayabilir misiniz 

22. Yaḣrucu minhumâ-llulu-u velmercân(u) 

22. Onlardan inci mercan çıkar.

23. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

23. sizler için yerleri ve gökleri yaratan ilk yaratılışta size adem şahsında her ilmi öğreten, yol gösteren, sizi düzenleyen, sizi dengeli kılan ve sizler için yeryüzünde sayısız nimetler yaratan Allah’ı yalanlayabilir misiniz 

24. Velehu-lcevâri-lmunşeâtu fî-lbahri kel-a’lâm(i) 

25. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

26. Kullu men ‘aleyhâ fân(in) 

27. Ve yebkâ vechu rabbike żû-lcelâli vel-ikrâm(i) 

28. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

29. Yes-eluhu men fî-ssemâvâti vel-ard(i)(c) kulle yevmin huve fî şe/n(in)

29. Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an (bir şendedir) yaratma halindedir. 

30. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

31. Senefruġu lekum eyyuhâ-śśekalân(i) 

32. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

33. Yâ ma’şera-lcinni vel-insi ini-steta’tum en tenfużû min aktâri-ssemâvâti vel-ardi fenfużû(c) lâ tenfużûne illâ bisultân(in)

33. EY CİN VE İNSAN TOPLULUKLARI, YAPABİLİRSENİZ HAYDİ GÖKLERİN VE YERİN HUDUDUNDANÜSTÜN BİR GÜÇ, KUVVETLİ BİR DELİL VE İLİMLE GEÇİN BAKALIM, AMA GEÇEMEZSİNİZ ANCAK SULTAN GÜÇLE GEÇEBİLİRSİNİZ. 

34. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

35. Yurselu ‘aleykumâ şuvâzun min nârin ve nuhâsun felâ tentesirân(i) 

36. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

37. Fe-iżâ-nşakkati-ssemâu fekânet verdeten ke-ddihân(i) 

38. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

39. Feyevme-iżin lâ yus-elu ‘an żenbihi insun velâ cân(nun) 

40. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

41. Yu’rafu-lmucrimûne bisîmâhum feyu/ḣażu bi-nnevâsî vel-akdâm(i) 

42. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

43. Hâżihi cehennemu-lletî yukeżżibu bihâ-lmucrimûn(e) 

44. Yatûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ân(in) 

45. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

46. Velimen ḣâfe makâme rabbihi cennetân(i) 

47. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

48. Żevâtâ efnân(in) 

49. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

50. Fîhimâ ‘aynâni tecriyân(i) 

51. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

52. Fîhimâ min kulli fâkihetin zevcân(i) 

53. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

54. Mutteki-îne ‘alâ furuşin betâ-inuhâ min istebrak(in)(c) ve cenâ-lcenneteyni dân(in) 

55. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

56. Fîhinne kâsirâtu-ttarfi lem yatmiśhunne insunkablehum velâ cân(nun) 

57. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

58. Ke-ennehunne-lyâkûtu velmercân(u) 

59. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

60. Hel cezâu-l-ihsâni illâ-l-ihsân(u) 

61. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

62. Vemin dûnihimâ cennetân(i) 

63. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

64. Mudhâmmetân(i) 

65. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

66. Fîhimâ ‘aynâni naddâḣatân(i) 

67. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

68. Fîhimâ fâkihetun ve naḣlun ve rummân(un) 

69. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

70. Fîhinne ḣayrâtun hisân(un) 

71. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

72. Hûrun maksûrâtun fî-lḣiyâm(i) 

73. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

74. Lem yatmiśhunne insun kablehum velâ cân(nun) 

75. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

76. Mutteki-îne ‘alâ rafrafin ḣudrin ve’abkariyyinhisân(in) 

77. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i) 

78. Tebârake-smu rabbike żî-lcelâli vel-ikrâm(i) 



Rahman Suresi İndex Rahman Suresinin Başka başka Leduni manaları